X

Yetişkin Kadınlarda Akne

Akne hakkında bugüne dek birçok kaynaktan genellikle birbirini tamamlar nitelikte birçok bilgi edindiniz. Gelin bunları “Yetişkin Kadınlarda Akne” başlığı altında bir araya getirelim.

Makalede neler var?

Akne nedir?

Akne dediğimizde “sivilce” olarak adlandırdığımız küçük , -bazen iltihaplı- oluşumların yüzümüzün veya vücudumuzun belli alanlarına yayılması ile ortaya çıkan klinik görünüm kastedilir. Akne ile yaşamımız boyunca en az 1 dönem boyunca da olsa karşılaşırız. Yaşam boyu akne ile hiç karşılaşmama olasılığımız % 15’dir.  Yani % 85 olasılıkla akne yolumuza çıkar veya çıkacaktır. Fiziksel görünüşümüzle ilgili kaygılarımızın en yüksek olduğu dönemde, ergenlik döneminde kaygılarımızı katlayan faktör genellikle akne olur. Bazen aknenin ortaya çıkışı daha ileriki yaşlara, yetişkinlik dönemine rastlayabilir (akne yakınması olan yetişkin kadınların yarısı ergenlik dönemini aknesiz geçirirler), ya da ergenlikte geçirilen akne sonradan tekrar ortaya çıkabilir.

Kadınlarda akne

Eğer akne yetişkin bir kadında görülüyorsa altta yatan neden hormonal kaynaklı veya doğrudan polikistik over sendromu (POS) olabilir. POS yalnızca üreme sağlığı ile ilişkili bir sorun değildir, yetişkin bir kadında görülen aknenin birincil nedeni olarak ortaya çıkabilir.

Akne ergenlik döneminde daha sık görülür, ancak akne nedeniyle doktora giden hastaların büyük bir çoğunluğu yetişkin kadınlardır. “Yetişkinlerdir” yerine “yetişkin kadınlardır” ifadesi dikkatinizi çekmiştir. Çünkü 25 yaş üzerindeki aknelilerin % 76’sı kadındır, ayrıca yetişkin kadınlarda aknenin şiddeti erkeklere göre daha yüksektir.

Kamangar ve Shinkai  adlı araştırmacılar International Journal of Dermatology’de yayınlanan araştırmalarında polikistik over sendromu görülen 3305 yetişkin kadının önemli bir kısmında, %41’inde akne görüldüğünü belirtmektedirler, yani yetişkin kadınlarda %3-5 oranında POS görülebileceği varsayıldığında akneli yetişkin kadın sayısının da çok düşük olamayacağı anlaşılır.

Yetişkin kadınlarda aknenin tipik yerleşim yeri çene bölgesidir. Aynı zamanda yetişkin aknesi birtakım leke ve skarların oluşumuna zemin hazırlayabilir. Leke ve skar akneli yetişkinlerin yarısında görülür. Lekenin nedeni iyileşmekte olan akneli alanların UV ışınlarına karşı duyarlılığının aknesiz bölgelere göre daha yüksek oluşudur. Bu durum koyu renk lekeleri beraberinde getirir. Ayrıca bazı kişilerde aknenin şiddetinden bağımsız olmak kaydıyla aknenin iyileşmesi sırasında “çiçek bozuğu” olarak adlandırılan deri yüzeyi düzensizliklerine benzer bir skar (nedbe) gelişimi gözlenir. Bu da iyileşmenin tamamlanmasından sonra birtakım estetik “pürüz giderme” işlemleri için bir neden oluşturur. Peeling, lazer, dermabrazyon, PRP uygulaması gibi yöntemler bu amaca yönelik sonuçlar üretirler.

Yetişkin kadınlardaki akne geç başlamakla birlikte inatçı olabilir, uzun sürebilir, ayrıca hormonal dalgalanmalardan da etkilenir; akne yakınması olanların % 78’i aknenin özellikle adet döneminde yoğunlaştığını bildirmektedirler. 12-52 yaş arasındaki kadınların % 44’ü menstrüasyon öncesi dönemde var olan akne tablosunun kötüleştiğini, alevlendiğini belirtmektedirler. Bu arada yaş ilerledikçe aknenin menstrüasyon öncesi alevlenmesi de artmaktadır. 33 yaş sonrası grupta görülen akne alevlenmeleri 22-33 yaş grubuna göre daha yüksektir.

İster erken isterse geç dönemde başlasın, aknenin iyileşme süresinin uzamasında en önemli etkenlerden biri bu küçük, kabartılı oluşumları sıkarak, içini boşaltmaya çalışarak veya kaşıyıp yolarak yapılan müdahalelerdir. Akneye elle yapılan bu müdahaleler, genellikle kendiliğinden ortaya çıkan bu doğal oluşumun artık iltihaplı bir hal almasına, geç ve güç iyileşmesine neden olur. Üstelik geç iyileşen birçok deri hasarı gibi “skar” adı verilen bir tür iz bırakma olasılığı artar. Buna rağmen akneli kişilerin % 97’si genellikle istemsiz olarak akne oluşumlarına “elle müdahale” ederler.

Özellikle “komedon” adı verilen siyah noktaların –bazen beyaz da olabilirler, bu durumda deri yüzeyine açılan bir kanala sahip olmadıklarını anlayabiliriz—temiz olduğuna inanılan (!) ellerle veya pamuk yardımıyla sıkılması sadece skar oluşum riskini artırmaz. Aynı zamanda enflamasyonun –ya da iltihabın—daha da derinleşmesine yol açar. Unutulmaması gereken önemli bir nokta deride iltihaplı olan ve olmayan alanların güneşin ultraviyole ışınlarına olan duyarlılıklarının farklı olmasıdır. İltihaplı alanlarda ultraviyole etkisi nedeniyle daha belirgin bir soluklaşma ve kararma ortaya çıkar. Bu da deride sadece skar değil hiperpigmentasyon, yani koyu renkli leke sorunlarının da ortaya çıkabileceği anlamına gelir.  Bu nedenle yaz güneşinin akneyi kurutucu etkisinin olacağına inanarak güneş koruyucu kullanmadan güneşe çıkmak, sonradan ortaya çıkacak leke sorunlarına yol açabilir.

Çocuklukta başlayan veya yetişkinlik döneminde ortaya çıkan aknenin tamamen kaybolması onyıl ve katlarını bulabilir. Bu nedenle de dermatoloji uzmanlarını ziyaret eden hastaların önemli bir çoğunluğu aknelidir. Tabii ki tahmin edileceği üzere bu akneli hastaların da 2/3’ünü kadınlar oluşturmaktadır. Bu kadınların 1/3’ü 25 yaş üzerindedir.

Aknenin deride yarattığı hoş olmayan görünüm dışında bazı psikososyal etkileri olduğu da bilinmektedir. Örneğin depresyona rastlanma sıklığı akneli hastalarda, bu hastalar içinde de kadınlarda daha fazladır. Erkekler aknenin yarattığı şekil bozukluğunu kabullenmeye daha eğilimli görünmektedirler. Ayrıca anoreksi ve bulimia’lı hastalarda görülen akne sıklığı, toplum genelinden daha yüksek bulunmaktadır.

Aknenin şiddetinin, yani akne oluşumlarının yaygınlığının veya büyüklüğünün ya da iltihaplı olma ölçüsünün psikososyal etkileri ile bağlantısı sanılanın aksine daha zayıftır. Yani olumsuz psikososyal etkilere yol açan neden aknenin şiddetinden çok varlığıdır (Akne sonrası skar oluşma olasılığı da benzer şekilde aknenin şiddetinden çok genetik yatkınlıkla ilişkilidir).

Aknenin nedenleri arasında içinde yağ bezini de barındırmakta olan kıl foliküllerinin aşırı yağ salgısı nedeniyle tıkanması, yağ salgısının olası hormon düzeylerinden etkilenerek artması, bu sürece P.acnes adı verilen bir mikroorganizmanın dahil olması, beslenme ve bağışıklık sistemine has özellikler gibi nedenler sayılabilir.

Yine sanılanın aksine kozmetik uygulamalarla akne şiddeti arasındaki ilişki çok güçlü değildir. Bununla birlikte gözenekleri tıkayan, kapatıcı özelliğe sahip kozmetiklerin akne benzeri oluşumlara yol açabileceği de unutulmamalıdır.

Yetişkin bir kadında görülen aknenin hormonal kaynaklı olabileceği veya doğrudan polikistik over sendromu’nun (POS) varlığından söz edilebileceği daha önce de belirtilmiştir. POS kadınlarda androjen düzeylerinin anlamlı biçimde yüksek olduğunu ortaya koyar.  Ancak akne oluşumunun nedeni tek başına androjen hormon düzeylerinin yüksek olması değil derideki yağ bezlerinin androjen hormonlara olan duyarlılığıdır. Örneğin bazı kadınlarda androjen düzeyleri yüksek olduğu halde akne görülmeyebilir, bu durumda bu kişilerin derilerinin hormonal bir tetiklemeyle aşırı yağ üretmediği ve akne oluşumuna neden olmadığı düşünülebilir.

Akne hastası bir kadında androjen düzeyleri yüksekse ve POS’nun varlığı saptanmışsa hormon düzenleyici tedavi yarar sağlamaktadır. Bununla birlikte Kamangar ve Shinkai  androjen düzeyleri normal olan akneli hastalarda da hormonal tedaviye iyi yanıtlar alınabildiğini belirtmektedirler. Yani hormonal tedavi androjen düzeyi ne olursa olsun yetişkin kadınlardaki aknenin tedavisinde önemli bir seçenek olarak yerini korumaktadır.

Yetişkin aknesinin görünümü

Yetişkin kadınlarda akne genellikle yüzün özellikle alt 1/3’ü olarak tanımlayabileceğimiz burun-çene arasında kalan bölümde görülür.

Akneli bir görünüme neden olan çeşitli oluşumlar söz konusudur. Bazen içeriği boşaltılabilen (siyah renkli, yani açık) veya boşaltılamayan (beyaz renkli, yani kapalı) minik yağ tıkaçları (komedonlar), içi cerahatli (püstül) veya sadece kızarık görünümlü (papül) ya da içinde sert bir madde olduğu izlenimi veren (nodül, kist) oluşumlar akne’nin alt kategorilerinde farklı yoğunluklarla yer alır. Yetişkin kadınlarda görülen aknede bu farklı oluşumların tamamını görmek olasıdır. Ancak komedonlar (minik yağ tıkaçları) daha ağırlıklıdır; yetişkin hastaların % 85’inde komedonların ön plana çıktığı akne tablosundan söz edilebilir. Komedonlar nispeten yaşı daha yüksek yetişkinlerde (ortalama 39 yaş) görülürken diğer iltihaplı oluşumlar daha genç hastalarda görülmektedir (ortalama yaş 32). Ayrıca komedonların daha fazla görüldüğü yaş grubunda sigara kullanımı yüzdelerinin de daha yüksek olduğu belirlenmiştir.

Doktor yetişkin akneli kadına neler sorar?

Akneli bir yetişkinin başvuracağı hekim öncelikle hastanın akne öyküsünü dinleyecek ve fiziksel olarak muayene edecektir. Bu sırada sürekli kullandığı herhangi bir ilaç, besin katkısı, sigara veya başka bir madde kullanıp kullanmadığını da sorgulayacaktır. Akneli, yetişkin bir kadından istenecek bir diğer bilgi menstrüasyon öyküsüdür. Ne zaman başladığı, sıklığı, hamile kalmada zorluk yaşanıp yaşanmadığı sorgulanır.  Önceden ve doktora başvurulduğu sırada yürümekte olan akne tedavisi veya başkaca tedaviler incelenir. Androjen düzeylerinin normal olup olmadığı ve endokrinolojik bir sorunun varlığı özellikle sorgulanır.

Her akne tablosu bir diğerinin aynı değildir.

Dışarıdan aynı biçimde görülse de her akne tablosu birbirinden farklıdır ve bu farklılık akneye yol açan temel nedenlere göre ortaya çıkar. Hekim kendisine başvuran yetişkin akneli bir kadının etkin ve güvenli bir tedavi uygulamak adına tanıyı kesinleştirecek, diğer olası faktörleri elimine edecek bir sorgulama yapacak, akne tablosunun ne olduğu kadar ne olmadığını da saptayacak bir yol izleyecektir. (Ayırıcı tanı) Yetişkin akneli, hastadaki tablo acne rosacea (akne rozase) olarak bilinen tür müdür? seboreik dermatit midir? Kozmetiklerden kaynaklanan geçici bir tablo mudur? İlaç kullanımından veya androjen hormonların yüksekliğinden mi kaynaklanmaktadır? Bunun saptanması gerekecektir. Özellikle altta yatan bir endokrin (salgı bezi) hastalık, veya yüksek androjen düzeylerinin olup olmadığı bilgisi önemlidir. Menstrüasyon olup olmaması, yılda 8 kez’den daha az olup olmaması, ses kalınlaşması, kas kitlesinde artış, meme ve genital bölgede değişim olup olmaması gibi faktörler akne tablosunu net olarak ortaya çıkaracak olan ayırıcı tanıda önem taşır.

Akne tablosunun nedeni hormon kaynaklıysa bu ilk bakışta nasıl göze çarpar?

Akne’nin nedeni androjen hormon düzeylerinin yüksek olması ise akne ile birlikte yüz ve vücut kıllarında artış, yağ salgısında (sebore) artış, saçlarda erkek tipi dökülmeler bu tabloya eşlik edebilir. Özellikle kıl yoğunluğunda görülen artış dikkat çekicidir, bu tür olgularda hastaların % 70-80 civarındaki bir bölümünün kanında serbest halde bulunan testosteron düzeyinin yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Hekim muayene sırasında sonradan artmış bulunan bu kılların herhangi bir yöntemle azaltılıp azaltılmadığını da sorabilir.

Polikistik Over Sendromu (POS)

Kanda bulunan androjen hormon düzeylerinin yüksek olmasının en sık rastlanan nedenlerinden biridir. Toplum genelinde % 5-10 sıklıkta rastlanır. Akne tablosuna eşlik eden kıl yoğunluğundaki artış, bunun yanı sıra menstrüasyon azlığı veya yokluğu  Polikistik Over Sendromu’nun varlığını sorgulatır Ancak POS’nun kesinleştirilebilmesi için hastadan laboratuar incelemeleri ve ultrason incelemesi de sıklıkla istenir. Yetişkin bir kadında POS mevcutsa akne tablosuna sıklıkla rastlanır, ancak kıl yoğunluğundaki artış genellikle atlanır. Oysa artan kıl yoğunluğu yaşam kalitesini anlamlı bir biçimde etkileyebilir.

Polikistik Over Sendromu,  akne ve saç dökülmesi

Yaşam kalitesini etkileyen önemli bir bulgu da saç dökülmesidir. POS saptanmış kadınların 1/3’ünde androjenlerden kaynaklanan bir saç dökülmesi gözlemlenir. Kadınlardaki saç dökülmesi erkeklerdeki gibi belli alanlarda yoğunlaşmadığı için hemen fark edilmeyecektir, ancak saç kaybı ilerlemeden gerekli önlemler alınmalıdır.

Polikistik Over Sendromunun diğer komplikasyonları

Polikistik over sendromu akne ve saç dökülmesinin dışında komplikasyonlara da yol açabilir. Bu komplikasyonlar arasında endokrin (salgı bezleri) bozukluklar ilk aşamada göze çarpmaktadır. POS’lu kadınların % 10’luk bir kesimine 40’lı yaşlarında diyabet tanısı konmaktadır. Ayrıca POS’luların büyük sayılabilecek bir bölümünde, % 40’ında da inatçı bir kilo artışına neden olan glukoz tolerans bozukluğu, bir diğer % 40’ında ise bu inatçı kilo artışının daha ciddi bir formuna; obeziteye rastlanmaktadır. Burada obezite denince beden kitle indeksi adı verilen temel oranın ( “kg” olarak ağırlık / “m” cinsinden boy değerinin karesi) 29,9’dan yüksek olduğu durum kastedilmektedir. Bunlar dışında POS’nun kardiyolojik, jinekolojik ve onkolojik başka komplikasyonları da olabilir.

Tedavi Başarısı

Yetişkin kadınlarda akne tedavisindeki başarı –aknenin şiddetinden bağımsız olmak kaydıyla- 25 yaş sonrasında azalabilmektedir. Bu nedenle “kulaktan dolma pratik tedaviler” veya “benzer sorunları yaşayan bir arkadaşın deneyimleri” gibi zaman kaybına yol açabilecek seçenekler yerine bir hekimin önereceği tedavi rejimini uygulamak akılcı yoldur. Her akneli kişi akneye neden olan faktörlerden farklı bileşimlerde etkileneceği için ve yaşam tarzı itibarıyla farklı kişiler oldukları için akne tedavisinin de kişiye özel hale getirilmesi ve ardında yatan parametrelerin tıbbi analizler yardımıyla (laboratuar, ultrason ..) ölçülmesi gerekmektedir. Bu konuda en sağlıklı destek bir hekimden alınabilir. Hekimler ağızdan alınacak veya deri yüzeyine uygulanacak çeşitli tedavi seçeneklerini kişiye özel hale getirerek uygularlar akneli kişinin beklentilerini doğru biçimde yönlendirerek durumu kontrol altına alırlar..

Tedavi aşamasında nelere dikkat edilmelidir?

Öncelikle hekim önerilerine sıkı biçimde uymak, sonuç almayı hızlandırmak adına tedavi planını değiştirmemek gerekir. Örneğin deri yüzeyine uygulanan bazı akne tedavi seçenekleri aşırı kurumaya neden olabilir, bu da tedavinin ilerlemesini engelleyebilir. Bir diğer faktör de akne lezyonlarıyla, daha doğrusu sivilcelerle “oynama” alışkanlığına gem vurulmasıdır. Yüze sık sık temas eden parmakların (ve tırnakların) şimdiye dek hiçbir aknenin tedavisine yararı dokunmadığı bilinmektedir. İyileşmekte olan akne lezyonlarının skar oluşumuna veya deride koyu renkli lekelerin kalmasına (hiperpigmentasyon)  neden olabileceğini göz önünde bulundurulmalı, güneşten koruyucu ürünleri titiz biçimde kullanmaya devam edilmelidir.

Genel Sonuç

Kamangar ve Shinkai “Yetişkin Kadınlara Akne” konulu çalışmalarını aşağıda belirtilen sonuç bölümü ile özetlemektedirler.

1) Akne özellikle kadınlarda daha sık görülmektedir.

2) Aknenin bazı psikososyal etkileri mevcuttur, yetişkin kadınlardaki tedavisi diğer yaş gruplarına ve erkeklere göre daha güç olabilmektedir.

3)Yetişkin kadınlardaki aknenin nedeni POS olabilmektedir, bu durumda akne sadece POS’un varlığının sorgulanmasını gerektiren bir belirteç durumundadır.

4) Yetişkin kadındaki aknenin nedeni olabilecek bir androjen fazlalığını saptayabilmek için hekim yaklaşımı gerekir; fiziksel bir muayene ve laboratuar testleri gerekli olabilir.

5) İzotretinoin bu hastalarda güvenilir bir seçenektir, bununla birlikte hormon düzeyleri olan hastalarda bile hormonal tedaviler etkili ve güvenilir bulunmaktadır.

6) Akne yakınması olan kişinin doktorla işbirliği yaparak sonuç almayı hedeflemesi, tedavi planının başarısındaki en önemli etkenlerden biridir.

Orkan Güngör