X

Ne zaman bıraktık hayal kurmayı?

Çocukken hayal kurardık aslında. Yani öyle ya da böyle. Sonra da oynadığımız sokak oyunlarında kurduğumuz hayalleri gerçek kılardık. Peki ne oldu da sanki bu alan dondu kaldı. İçsel bedenimizle mi bağlantı koptu? Fizik bedenimizin yanı sıra içsel yani ruhsal bedenimiz de var. Yani elimiz kesildiğinde aslında içsel bedenimiz de kesiliyor ve acı çekiyor ve etkileniyor.

Yani moralimiz bozuksa fiziksel bedenimiz de etkileniyor veya tam tersi. Hastalıkların çoğunun içsel bedenimizin rahatsızlanması sebebiyle olduğunu, iyileşmenin de içeriden başladığını görüyoruz. Doğal olarak içsel bedenimizle bağlantı kurabilirsek fiziksel bedenimiz de iyileşmeye başlıyor.

Peki bu hale nasıl geliniyor? Hayat bazen bize ayar çekiyor. Şaşırtan, donduran, üzen, kaçırtan bir sürü yaşanmışlıklar içinde buluyoruz kendimizi. İşte tam da burada durup (neden oluyor şeklinde değil) ne oluyor, nasıl dönüştürebilirim dediğim anda kendimizi yolda buluyoruz. Gerisi geliyor zaten. Kendi yolculuklarımıza çıkmayı hayal edebiliriz belki. Sadece durup bir hikâyeye inanmaya ihtiyacımız olabilir mi? Yani o kaybolmuşluk hissinin içinde daha da kaybolmadan durmak. Belki kaybolmanın bize verdiği hediyeyi görüp hayal kurmaya başlayabilirim.

Bunlar arasında derin tükenmişlik varsa, içle bağlantı kurmak size iyi gelecektir. İşte tam da burada içsel bağlantımı sağlamak için hangi enstrümanları kullansam diye düşünürken birkaç sene evvel tekrar dansla karşılaştım. Lise zamanlarından beri oynadığım halk oyunları hayatıma girdi. Hocamın deyişiyle “senin ayağın kırık oynarsın” cümlesi aslında içimde olan şeyleri sadece hatırladığımı, yeniden keşfetmeye gerek olmadığının ispatı gibiydi.  Dansla birlikte bedenimle bağlantıyı daha rahat kurdum ve hayallerim geri geldiler. Birbirine bağlantılı biçimde şimdilerde düzenli olarak hayal kurma egzersizleri yapıyorum.  Bu geliştirebilir ve hatırlanabilir bir hal.

“Bana bir şey söyle de hadi hayal kurayım” diyenlere yazın çizin diyorum. Bu yazımda, çizin önerisini takip etmek isteyenler için yöntemlerden bir olan Mandala’dan bahsetmek istiyorum.

Pandemi öncesi ve sürecinde kitapçılarda, sosyal medyada mandala ve boyama kitaplarına belki de eğitimlerine rastlamışsınızdır. Mandala insanlığın ilk zamanlarına kadar giden, mağara duvarlarında insanların hayatlarında dileklerinin ve arzularının gerçekleşmesi için yaptıkları, çekim gücü olan semboller ve desenlerdir. Çizmek beynimizin sağ ve sol yarımkürelerini dengeleyen bir eylemdir. Düşüncelerimizi ve sezgilerimizi bir noktaya toplamamızda destek verir. Yani zihnimizde bilincimizde olanın duranın dışında saklananları dışarı çıkarma yöntemi. İhtiyacınız olan da sadece kalem, renkli kalemler, pergel ve cetvel. Daireler, spiraller, çizgiler, çiçekler, yapraklar, damlalar, üçgenler ve sadece size ait olan duyguları çizimle dışa vurma hali.

Manda (enerji/öz), La (kap) demektir. Yani, enerji kabı, enerjiyi tutan kap diyebiliriz. Aslında bir dua sanatıdır, şifalanma yöntemidir, meditasyon türüdür, kadim bir öğretidir, kutsal çemberdir, ruhun keşfidir

Sembollerin ve şekillerin renklerle hayat bulmasıdır

Ne çizeceğinizi bilmeden, akışla ve tamamen sezgilerimizin rehberlik ettiği bir yaratımdır.

Mandalayı çizerken duygularınızın, niyetlerinizin ve hislerinizin mandalanın içinde tuttuğuna inanılıyor.

Güzel enerjiler yüklediğiniz bir mandalayı tılsım gibi üzerinizde taşımayı ya da duvarınıza asmayı tercih edebileceğiniz gibi, olumsuz enerjileri aktardığınız mandalaları da yakıp küllerini savurarak veya su ile göndererek sembolik bir şifalanma süreci yaratabilirsiniz.

Günümüze kadarsa biz farkında olmasak da hayatımızda varlığını sürdürdüğü bir sürü alan vardır. Tezhip sanatı, çini, kalem işi, dantel motifleri, geometri gibi. Dini, kutsal mekanlarda ise mandalanın kullanılmış olduğunu görüyoruz.

Bu durum bize geçmişten bu yana, bizler mandalanın enerjisini sezgisel olarak biliyor ve farkında olarak veya olmayarak bunu yaşam alanlarımızda kullanıyoruz. En ünlü mandalardan biri ying yangdır.

En büyük mandala ise insandır. İnsan hareketli bir mandaladır. Gözümüz ise tıpkı çizimlerde gördüğümüz gibi bir mandaladır.

Bir daha ki yazıda mandalanın tekniklerinden, nasıl hayal kurulduğundan ve çizim özelliklerinden bahsedeceğim.

Mandalayı fark etmek, bir hayal kurma yöntemi olarak seçerek, ilerlemekse bize kalmış. Hayallerinizin gerçeğe dönüştüğü günler dilerim.

Pınar Türel

Related Post